LONDRAYI GEZİYORUZ (İngiltere’nin başkenti)

LONDRAYI GEZİYORUZ (İngiltere’nin başkenti)

Merhaba arkadaşlar şu anda Londra’dayız. Londra anılarım aşağıda yazılı!!!

londradayim

Londra’da yaptıklarımız:

1.gün:
Kalkıp üstümü giyindim.Kahvaltı yaptık.Odaya geldik.Dinlendik.Sonra, sokağa çıktık.Bana kıyafetler,makyaj malzemeleri,gözlükler ve ressam kitapları aldık (ama benim enerjim bitti).Otele geldik dinlendik ve  uyuduk…

2.gün:Kahvaltı yaptık.St. James parka gittik.  kuşlara yem verdik.Princess Diana parkına gittik.Otobüs ile otele geldik.uyuduk…

3.gün:Kahvaltı yaptık.Doğa tarihi müzesine gittik. Orijinal dinazor iskeletleri gördük.Maymunların ne kadar fazla insanlara benzediklerini  öğrendik.Dünya’daki en büyük ağacın 80 metre olduğunu öğrendik (normal ağaçlar 38 metreyken hem de).Biliyor musunuz müze 60 metreymiş bu demeki  ağaç müzeden daha büyük! Blue Zone’yi  gördük (heykelini).Victoria and Albert müzesine gittik.Japon kıyafetleri  gördük.samuraylar gördük. Bugün aslında daha fazla şey yaptık ama sonra yazarım…

PARIS’TEN SELAM

PARIS’TEN SELAM

paristen
Hazal Paris’te!

Merhaba. Ya da Fransızca bonjour. Bu günkü gezimiz öğleden sonra başladı çünkü Doğa ablam gemiye gitti, onu yolcu ettik. Bu günkü durağımız hayvanat bahçesi.

Buraya da her yere olduğu gibi metro ile gidiliyor. Köstebek oluyoruz sanki…Buraya girerken İngilizce gerekiyordu biraz tabiî ki. Ama ilk önce Fransızca konuşuyorlar. Halam ne dedilerse “Merci, merci” diyor. Adam baktı bunlar yabancı, İngilizce konuştu. O zaman az da olsa anladık. İçeri girdiğimizde halam -buraya daha önce gelmiş-“Maymun vardı burada. Onları bulalım.” deyip durdu. Bu hayvanat bahçesi küçüktü ama hayvanlara çok yer vermişlerdi. İzmir’de ki hayvanat bahçesinde bir file kendisi kadar yer vermişlerdi. Dolaşamıyordu. Çok üzülmüştük. Burada dolaşabileceğinden de fazla yer vermişler. Yani kendi ormanlarını yaratmışlar. Þelaleler, ağaçlar,… O kadar güzel ki.

Bu arada Paris’te yağmur yağıyor. Öyle sıcak değil. Bu yüzden hayvanat bahçesinde yağmur yağdı ve ağaçlardan yapılmış olan kulübeye girdik.

Oradaki hayvanları görmelisiniz o kadar tatlı o kadar tatlılar ki. Hele o foklar. İkisi de suya girmiş uyuyorlar. Bu doğal gelebilir ama ellerini kulaklarına koyup yatıyorlar insanlar gibi.

Orada çok garip hayvanlar gördüm. Turuncu renginde. Küçük tavuk gibi ama kuşa da benziyorlardı. Sazan balıkları gördüm kocaman. Parmağımı uzatsam yiyecek hesabı. Aaa kanguruları da hatırlamak lazım. Onlar neydi. Muhteşem. Çok muhteşem. Akbabalarda öyleydi.Her şey çok güzeldi. Ama en güzel hayvanlara verdikleri yerdi.

Bu kadar güzel haberin arkasından bir kötü haberim var. Halamın görmek istediği maymunları göremedik. Ühü, ühü,ühü…

Bu günkü programımız bu kadardı. Hoşça kalın.

Doğanın Gücü

Doğanın Gücü

ARKADAŞLAR BU HAFTA SİZE DOĞAYLA İLGİLİ OLAYLARI ANLATACAĞIM.
İŞTE BAŞLIKLAR:

DEPREM:

YANGIN

TOPRAK KAYMASI

FIRTINA

SEL

HORTUM

YILDIRIM

ŞİMDİ BUNLARI SIRAYLA AÇIKLAYALIM:

DEPREM: deprem , toprak kaymasıyla başlar.deprem olunca,ellerimizi başımıza koyup çömeliriz (her nerdeysek).sonra deprem bir kaç dakika durur biz o sırada dışarı çıkarız. dışarı çıkınca deprem devam eder.depremde panik edilmez.ynı zamanda dışarı çıkarken sırayla çıkmalıyız.depremde sağlam binalar ayakta kalır, dengesiz binalar yerle bir olur.
YANGIN: yangın,her yerin yanmasını sağlar.eğer yangın bir süre devam ederse her yer yanabilir.yangında, eve girip eşya almak çok tehlikeli olur (özellikle çocuklar için).yangın çıkartmamak için çakmak,kibrit gibi şeylerle oynamamalıyız.aynı zamanda yangın başlar başlamaz hemen itfaiyeyi aramalıyız.yangın doğayada zarar verir(örneğin evde dolaşan karıncalara).
TOPRAK KAYMASI: toprak kaymasıda deprem gibi yer sarsıntısıyla başlar.sonrada toprak çatlamaya başlar.bu sefer her bina yıkılır (özellikle soğuk bir günde).toprak kaymasını insanlar sağlamaz.
FIRTINA: fırtına genellikle hafif rüzgar ile başlar.fırtına olunca hava çok sertleşir.rüzgar üstten aşağı hiç durmadan eser.fırtına çok kuvvetlenince hafi yağmur yağyabilir.aynı zamanda kış mevsimleri hem fırtına hem kar hemde yağmur bir arada olabilir.
SEL: Sel bazen musluğu veya çeşmeyi açık unuttuğumuzda başlar.eyer öyle çok kalırsa caddelere sokaklar hep su altında kalır.bazen ise sel, yağmur çok fazla yağdığında oluşur.sel olunca arabalar bile yerden kesilir.her şey hareket etmeye başlar.artık o eşyaların parasını kim ödeyecek.
HORTUM: Hortum ilk önce fırtınayla başlar.gökyüzündeki hava akımlarının hızla birbiriyle karşılaşması hortumu oluşturur.hortum ağaçları söker,insanı içine çeker,denizden su emer.hortumu görünce hemen sağlam bir binaya kaçmalıyız ve dışarı çıkmamalıyız.
YILDIRIM: yıldırım gökten yere düşen bir alev parçasıdır.eski insanlar yıldırımın ne olduğunu bilmediklerinden tanrıların kendilerini cezalandırdığnı sanardı.aslında yıldırım aygazlarda kullandığmız manyetolu çakmaklar gibi elektrik akımının sıçramasıdır.çünkü bulutlar elektrik yüklüdür.yıldırım sivri şeylere düşer.bu yüzden gök gürlerken elimizde şemsiyeyle dolaşmamalıyız.yıldırım insanın üstüne düşerse insanı kömüre çevirir.yakınımıza düşerse sesten kulaklarımız sağır olabilir.
Arkadaşlar şimdilik bu kadar haftaya size elfler gibi minik yaratıkları anlatacağım.
Herkese hoşçakal haftaya görüşmek üzere.
Goodbye everbody. See you next week.

Defne

Çilek Reçeli

Çilek Reçeli

Asuman o hafta sonu, her hafta sonu gibi evde kalacağını ve sadece arkadaşlarıyla oynayacağını düşünmüştü. Ama bu gün farklıydı.

Annesi ve babası işten geldiğinde ona “ Asuman bu hafta sonu babaannene gideceğiz ve orada 2 gün kalacağız. Yanına yedek kıyafet ve diş fırçanı al. 1 saat sonra çıkacağız.” dediler. Asuman çok sevinmişti. Son zamanlarda dersler yoğun olduğu için babaannesini görme fırsatı bulamamıştı.

Asuman hazırlandı. Bütün eşyalarını ağabeyinin Ona doğum gününde aldığı yeşil sırt çantasına yerleştirdi. Aslında yerleştirdi demek doğru olmaz. Heyecandan hepsini tıkıştırmıştı. Ama umurunda değildi.

Çıkma vakti geldi. Asuman’ın ağabeyi dışında herkes geziden çok hoşlanıyordu. Asuman’ın ağabeyinin adı Can’dı. Gezileri sevmezdi. Konuya dönelim.

Asuman babasına sordu; “ Babacığım kuzenlerimde orada olacak mı?” babası da “Üzgünüm kızım. Kuzenlerinin hafta sonu işleri varmış, gelemiyorlar” dedi. Asuman üzüldü. Ama üzüntüsünü bir dondurmayla giderdi. En sevdiği dondurma fıstıklı ve vanilyalıydı.

O dondurmayı bitirmişken bir de baktı babaannesine gelmişler. Zaman ne çabuk geçiyor! Asuman babaannesine geldiğinde babaannesi ona “ Hoşgeldin Asuman, ben bu gün çilek reçeli yapmayı düşünüyorum. Bana katılmak ister misin?” kim hayır derdi ki?

Babaannesi ona “ Reçele başlamadan önce malzemeleri almalıyız değil mi? Şimdi bu listeye bakalım” Asuman listeye baktı. Listenin malzeme kısmı şöyle idi;

Malzemeler: 1 kg çilek, 1,5 kg toz şeker,3 bardak su,2 çorba kaşığı limon suyu.

Asuman çileğe bayılırdı. Babaannesi bu tarifi onun için seçmiş olmalıydı. Bu sırada babaannesi
“ Asuman hadi gel bahçedeki çilekler olgunlaşmış görünüyor. Onları toplama sırası sende.” Babaannesi Asuman’ı onun bilmediği bir çilek bahçesine götürdü. Orası harikaydı! Her yerde çilekler ve böcekler vardı.

Bir de babaannesinin kedisi Yumak vardı. Yumak çok uysal bir kediydi. Sanki babaannesinin her sözünü anlıyordu.

Evet ilk malzemeleri olan çileği toplamışlardı. Sonra marketten dönen Can’ı gördüler. Sanki pili bitmişti. Can “ İşte büyükanne: toz şeker ve limon suyu. Artık ödülüm olan 5 lirayı alabilir miyim?” babaanne Can’a parasını verdikten sonra “Hadi reçele başlayalım!!” diye bağırdı.

Mutfağa geldiler. Yumak oyuncaklarıyla oynayıp mırıldıyordu. Babaanne “Yumak canım sen salona git, biz reçeli bitirir bitirmez geliyoruz” dedi. Yumak da “Miyav “ diyerek karşılık verdi. Büyükanne “Asuman bize yapım aşamasının ilk maddesini okur musun?” diye sordu. Asuman okumaya başladı;

1-Çileklerin saplarını ayıklayıp kumunu bırakması için bol suya yatırın.(Önemli)

“Evet Asuman. İlk aşama bitti. Sıra 2. Aşamada. Yani; Bir tencereye toz şeker ve suyu koyup kaynatın. Şurup koyulaşınca, suyu süzülmüş çilekleri ve limon suyunun yarısını katın. Kolaya benziyor!”

Asuman tozşeker ve suyu karıştırdıktan sonra babaannesi karışımı kaynattı. Babaannesi Yumak’a mamasını verirken Asuman’dan şurup kaynayınca kendisine haber vermesini rica etti. Asuman reçelin nasıl olacağını merak ettiği için 5 dakika düşüncelere daldı. Sonra aklına şurup geldi. Şurup koyulaşmıştı. Babaannesine haber verdi. Babaannesi Asuman’a “Aferin “ dedikten sonra suyu süzülmüş çilekleri ve limon suyunun yarısını kaynattı.
Bu iş de bittikten sonra Asuman 3. aşamayı okumaya başladı; “Çilekler suyunu alıp tekrar çekeceklerdir. Reçel koyulaşıp kıvama gelince, limonun diğer yarısını ilave edip bir taşım daha kaynatın. Ateşten alın.” Bu kısım biraz zordu belki, ama beraber olurlarsa yapamayacakları şey yoktu.

Asuman reçel koyulaşıp kıvama gelince limon suyunun diğer yarısını ekledi. Babaannesi de kaynattı. Bu bölüm de bitti. Babaannesi sıradaki adımını okudu “Reçelin kıvama gelip gelmediğini anlamak için, su dolu bir çay bardağına damlatın. Reçel toparlanıp camlaşıyorsa kıvama gelmiş demektir.”

İŞTE BİTTİ! Can Asuman’yn yanyna geldi ve “Hadi karde? Yumak’y sevelim” dedi. Do?rusu Asuman ?a?yrmy?ty. Bu kedi sevme saati de?ildi ki?!

5 dakika sonra salona geldiler. Herkes “SÜRPRİİZ !!” diye bağırdı. Bu gün Asuman’ın doğum günüymüş! Asuman hayatındaki en güzel doğum gününü geçirmekle kalmadı. Aynı zamanda çilekli reçel yapmayı da öğrendi.

Ah şu uçakta olanlar!…

Ah şu uçakta olanlar!…

Neler neler olmadı ki?

Tam okuldan kurtulduk derken(Defnenin sözü ve az biraz benim.) uçağa bindik ben ve Defne çok mutluyduk. Neden mi? Daha ne olsun belki hayatımızda ilk defa biletlerimiz cam kenarındaydı.

ucaksbhgkcn

Önceden de oturuyorduk ama annemiz veya babamızın yerleriydi oralar. Ama Defne kardeşinin yerine oturdu. Bunu ilk başta söylemememin nedeni “Ha Deniz’in yeri ha Defne’nin ne fark eder. Nasılsa kardeşler.   Ayrıca deniz ne anlar cam kenarından koridordan.”koridorda oturmuyordu ama neyse…”

Eeee bindik uçağa Deniz “uçağa bindik, uçağa binidik”deyip duruyor. Annem korkudan bembeyaz.Defneyle ben eğilip eğilip birbirimize el sallıyoruz. “dışarı bak” diye işaret ediyoruz sanki uçağa ilk kez binmiş gibi…

Uçak kalktı sonra. Bulutların üstüne çıktık anında. Yemek servisleri başladı. ben yerimi değiştirip Adnan dayımın yanına gittim.

Pilot Trabzon hava limanına inişe geçtiğimizi söyledi. Ama tam tekerlekler açılmıştı ki birden jet hızıyla havalandık. Nedeni mi? Sis yüzünden önünü görememiş ve yanlış yere inişe geçmiş hızlıca yukarı çıkmış. Bunları kendisi söyledi. Birkaç  dakika sonra Ankara gideceğimiz söylendi. Doğru Ankara’ya gittik. Orada görevlilerin biri çıkın diyordu. Oysa diğeri çıkmamıza izin vermiyordu. Bizden kalktıktan biraz sonra kalkan pegasus uçağının indiğini düşünüyorduk. Ama emin değildik. Tam dışarı çıktık ki “Hadi haydi uçak kalkıyor” dediler. Ve kendimi uçağın içinde buldum. Trabzon’a gitmeye başladık. Pilot “ Aynı olayla karşılaşırsak, bu sefer İstanbul Sabiha Gökçen Hava Limanına gideceğiz” dedi. Ama şanslıymışız ki indik. Hava düzelmiş. Defne, ben, Fulya, Cahit dayım, Adnan dayım, annem hatta deniz bile pilotu alkışladı. Alkışı ilk Cahit dayım başlattı, en son defne ile ben bitirdik. Cahit dayım pilotların can güvenliğimizi sağladığı için alkışlamış. Fulya Avrupa ülkelerinde böyle olduğu için alkışladığını Adnan dayım zorlu şartlar altında olsa bile iyi bir iniş  yaptığı için annem bir daha riske girmediği için Defne okuldan kurtulduğu için ben ise nihayet inebildiği için alkışladım. En doğrusu hangisi bilmiyorum.

Trabzon’a gelmiştik. Süper bir arabaya bindik. Spor araba değildi. Yada 2006 model bir araba. Bilirsiniz arkaları büyük ön arka aynı renoult hatırlayacaksınız… O arabayla Rize’ye geldik Deniz’in de karnım ağarıyor sesiyle.
Rize’ye geldik. Mutluyuz. Anneannem de mutlu. Umarım sizde mutlusunuzdur. Benim yazılarımı okuduğunuz için teşekkürler…
>>>———SON———<<<
HAFTAYA “RİZE ANILARIM” BAŞLIKLI BİR YAZIM OLACAK

BYE BYE (IN)

MODAYA UYALIM

MODAYA UYALIM

Arkadaşlar moda’yı öğrenmek için ilk önce renk uyumunu öğrenmek gerek.
Aşağıdaki renk uyumlarını okuyup, kıyafetlerinizi değerlendirin.

MAVİ=LACİVERT
KIRMIZI=TURUNCU, PEMBE, SARI
PEMBE=KIRMIZI
MOR=LACVERT, YEŞİL
SİYAH=SARI
BORDO=MOR, MAVİ
SARI=TURUNCU, KIRMIZI
LACİVERT=MOR, MAVİ
ALTIN SARISI=SARI, TURUNCU

?imdi ise ilkbahardan ba?layalym.

MOR HIRKA=KOT PANTOLON
SİYAH ATKI VE PEMBE MONT=MOR EŞOFMAN
MAVİ ELDİVEN VE LACİVERT HIRKA=KOT PANTOLON
KIRMIZI ŞAPKA,SARI MONT VE TENRENGİ ELDİVEN=BORDO EŞOFMAN
KAHVERENGİ BLUZ SİYAH ŞAPKA=GRİ EŞOFMAN

?imdi ise syrada yaz mevsimi.

PEMBE ETEK VE TURUNCU ÇORAP=KIRMIZI ASKILI BLUZ
YARI MAVİ YARI KIRMIZI MAYO ALTI=YARI KIRMIZI YARI MAVİ MAYO ÜSTÜ
KIRMIZI TEK KOLLU ELBİSE=BİRLEŞİK ETEK
KIRMIZI TEK KOLU GÖBEKAÇIK BLUZ=PAÇASI UZUN KOT PANTOLON
TURUNCU TİŞORT=KIRMIZI ŞORT

?imdi syrada sonbahar mevsimi var.

TURUNCU KISA MONT VE SARI PÜSKÜLLÜ ATKI=PEMBE EŞOFMAN
BORDO HIRKA VE KIRMIZI ŞAPKA=ÇAMUR RENGİ ETEK
PAÇASI PARÇALI SİYAH KOT PANTOLON=GRİ YÜN BLUZ
KAHVERENGİ BEYAZ ÇİZGİLİ BOYUNDAN BAĞLAMALI BLUZ=SİYAH ETEK VE DELİKLİ GRİ ÇORAP
KAHVERENGİ İLE BORDONUN KARIŞMI BLUZ=ÇAMUR RENGİ EŞOFMAN

?imdi son olarak ky? mevsimi var.

PEMBE KAR PANTOLONU VE PEMBE PARILTILI KEMER=PEMBE TÜYLÜ MONT
GRİ SİYAH KARIŞIMI YÜN BLUZ=GRİ YÜN EŞOFMAN
BORDO KALIN HIRKA=SİYAH EŞOFMAN
BEYAZ DELİKLİ HIRKA=KAHVERENGİ DİZ ALTI ETEK
KAHVERENGİ YÜN ŞAL=SİYAH KOT PANTOLON

NOT=BU HAFTALIK BU KADAR HAFTAYA SİZE KİMLERİN CADI OLABİLECEĞİNİ ANLATACAĞIM.

İnsanüstü Varlıklar

İnsanüstü Varlıklar

Arkadaşlar bu hafta size elfler gibi minik yaratıkları tanıtacağım.

Işte başlıklar:

  • ELF
  • GULYABANİ
  • CÜCE CİNLER
  • CÜCELER
  • DEVLER
  • ORKLAR
  • DENİZKIZI
  • TROL
  • Şimdi bunlary açyklayalım: ELFLER: Elfler sadece 3 cm dir.En çok yeşili severler.güzel ve uzun saçları vardır.Elbiseleride

yeşildir.Bu minik yaratıkların birde kraliçesi vardır.Ama kraliçelerinin insan olması lazımdır.aynı zamanda bazı periler kadar güzel ve narin varlıklardır.insanlara benzerler ama daha parlaktırlar.Ölümsüz ve görünmezdirler,geleceği  tahmin edebilirler.

GULYABANİLER:Boyları 3 cm’den nadir olarak 1,20’ye kadar değişen küçük varlıklardır.Çirkin, yaramaz ve huysuzlardır ama insanlara karşı yardımseverdirler.Doğada veya yaramazlıklarını yapmak için insanların evlerinde yaşarlar.

CÜCE CİNLER:Süper gizemli,minik varlıklar.Önceden Bahsettiklerimizden farklıdırlar çünkü şakacı,neşeli ve çok bilgilidirler.3 yıllık  beyaz sakalları vardır.En fazla 35 cm’dirler.kırmızı büyük burunları ve müthiş koku alma yetenekleri vardır.Arkadaşları olan doğada  çok iyi gizlenirler.Ormandaki hayvanların  ayak izlerine benzer izler bırakan özel ayakkabıları vardır.

CÜCELER:Kısa,güçlü ve 7 yıllık sakalları vardır.kırmızı ve sihirli saçları vardır.Hiç yorulmazlar.değerli taş ve metalleri büyük bir gizlilikle işilerler.ciddi ve tamahkardırlar.insanlara güven vermezler.

DEVLER:Uzunlukları 4_1.000 metre ve üzeri arasında değişen iri  ve kaba yaratıklardır.biçimsizdirler.tek gözleri  ve çok kafaları vardır.kıllı ve pis kokuludurlar.sihirli güçleri yoktur.zavallıcıklar!güneş görürlerse taşa dönüşürler.güneşten kaçmak için,dünyanın derinliklerinde yaşarlar.

ORKLAR:Onlarla sıkı,günlük ilişkilerim var.sevgili acemi sende onunla arkadaşlık yapmaya mecbur kalacaksın.çok çirkindirler,kocaman ağızları ve keskin dişleri vardır,kor kırmızısı gözleri vardır ve her zaman açtırlar.seni korkuttum mu?rahatla.çünkü tamamen aptaldırlar.asıl sorun gulyabaniler.

DENİZ KIZI:Efsanevi ve büyüleyici  varlıklardır.ne mutlu onlara!neden mi?güzel denizlere dalarlar,dayanılmaz sesleri ve çekici görünüşleri vardır.ölümsüzdürler ve sonsuza kadar  dek gençtirler (kim kıskanmaz),geleceği görebilirler.kusurları mı?denizkızlarının büyülediği  her şey,sonunda denizde biter ve kötü şans getirir.eh çok önemli bir şey değil.

TROLLER:Sözcük,canavar anlamına geliyor.norveç ormanlarında ulaşılmaz dağalarda yaşarlar. Kamburdurlar,pulları,büyük burunları ve kıvırcık sert saçları vardır.güneş ışığı onları taşa çevirir tıpki devlerde olduğu gibi.bu yüzden yalnızca gece gezerler.insan yerler.bırrrrrrrrr… ne kadar korkunç.birçok efsanenin baş kahramanıdırlar.

Şimdilik bu kadar haftaya size balkabağı yapmayı öğreticem.

Hoşçakalın haftaya görüşmek üzere.

Hayat

Hayat

Sadece sen varsın bu dünyada…
Gerisi yalan. Her şey senin için kurulmuş bir oyun. Hayat bir tiyatro ve başrolde sen varsın. Gerçek olan tek şey sensin aslında…

Etrafındakiler birer oyuncu, seni sınamak için gönderilmiş her biri bu yüzden eklenmiş oyuna. Ne derlerse dinle, ne yaparlarsa izle, işine yarar bir gün belki Bir insan gördün pencereden gözünün içine baktı. Otobüstesin ve gözün ona takıldı. Gözünü kaçırma hemen, dikkatlice bak belki iki gün sonra göreceksin bir daha… Bir şey anlattı aslında sana o anda…

Ne kadar oyuncu olsalar da bir şeyler anlatmaya çalışıyor olabilirler sana.
Hiçbir fırsatı kaçırma…
Sonra “keşke” deme. Üzülsen bile. “Kader buymuş.”da deme. Her insan kendi kaderini yaratır çünkü. Olmadıysa, yapamadıysan senin suçun, hayatın değil!
Ne olursa olsun her şeyi yapabilirsin. “Artık geçti.” deme sakın. Yapmak istiyorsan yap. Çekinme, korkma, ölüm yok ya ucunda! Kolay değil ölmek ve öldürmek…

Acıdan da ölmezsin… Korkudan da…
Birini sevdin diye de öldürülmezsin… Sevmedin diye de…

Kendi canını da alamazsın, almamalısın sırf üzüldün diye.

Daha kötü ne olabilir ki mi diyorsun? İnan daha kötüsü vardır her şeyin.

Hem ölüm kurtuluş değil ki… Üzmek sadece seni sevenleri.  Ölünce yeniden başlamıyorsun hayata ölüyorsun. En derininden bir uyku. Sadece acılar değil, hayat bitiyor. Kolay bir şey olmamalı her şeyden vazgeçmek.

Kolay bir şey değil ki yok olmak.

Her şey yalan olabilir ama sen değilsin…
Ya sevgi, ya aşk? Onlarda mı yalan diyeceksin belki de.
Değil!
Yalan olmadığı kadar mantıklı da değil, ne anlatılabilecek bir şey, ne de açıklanabilecek… Sadece hissedebilirsin.

Yaşamadan bilemezsin ama gerçek.  Yalan olmayan dışında bir şey.
Ölüm kurtuluş değil dedim ya, değmez dedim ama eğer onun için bir kurtuluşsa ölmeye değer. Çünkü o an insanın kendi olmadığı bir an, sevdiğinin yanında olduğu an. İnsanlığın tüm bencilliğinden sıyrılıp sadece onu düşündüğün bir an. Kişiliğinin, düşüncelerinin hatta tüm planların…

Her şeyi yaşamak lazım. Aşkı, nefreti, korkuyu, acıyı, kederi… Kaçmamak lazım hiçbir şeyden. Her fırsatı değerlendirmek lazım.

Sürekli düşünmek herhangi bir şey hakkında, fikir üretmek. Düşünmekten korkmamak ama korkuyu da yaşamak…

Çok fazla zaman yok, kum taneleri hızla geçiyor diğer bölmeye. Yapacak şeylerin çok fazla! İnsanların düşünceleri asla engellemesin seni. Onları dinle, düşün ama emin olduğun karardan dönme.

Yolun sonuna geldiğinde “keşke” deme. Hadi şimdiden başla denemeye.

Güzel bir stil…

Güzel bir stil…

Güzel bir stil… 

Merhaba arkadaşlar!bugün yüz bakımınıza daha çok özen göstereceksiniz.

14 yaşın altındaysanız aşağıdakilere daha çok özen gösterin:

Sakın 14 yaşından önce saçlarınızı boyamayın. Sizin gibi güzel kişilere yakışmaz. Veya hiç inci kolye takmayı denediniz mi? Yakışmıyor. Tahmin etsenize büyüklerinizle aranızda en az 20 yaş fark vardır.

PARTİYE GİDECEK OLURSANIZ…

Eğer partiye gidecek olursanız, size basit boncuklu kolye küpeler öneririm. Ya elbiseniz? Sizin yerinizde olsam ya güzel ve basit bir elbise ya da spor kıyafet (kot pantolon t-shirt…) öneririm. Anne babalarınız gibi onlara yakışan şeyleri giymenize gerek yok. Örneğin gelinlik. Bu yaşta evlilik olur mu? Düşünsenize çocuğunuzla aranızda en fazla 10 yaş var.

HEE BU ARADA!!!

Bugünlerde ıpod mp 4 ve kısa taytlar çok moda. Aynı zamanda laptopları da unutmayalım!

Türkiye’ye yeni haber! Çengelköy Maxi’de yeni bir buz pisti açılıyor (her cumartesi beni orda görebilirsiniz).2008’de ilk adımını atacak olan buz pisti, 32 metrekare.

BUNLARI BİR KAĞIDA NOT ALIN!

Bir prenses olmak istemezdiniz. Aşağıdakileri not alın:

Bir prensesin saraya (1 yıllık) getirecekleri :

1.20 balo elbisesi (bütün etekleri kolları vs. uygun olan).
2.5 çift balo ayakkabısı.
3.2 çift kadife terlik.
4.30 günlük kıyafet.
5.3 altın veya gümüş taç.
6.4 şal.

Bunları getirmeye gerçekten razı mısınız? HAYIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIR!!!

Bodrumdayım Heuheu Merhaba arkadaşlar şu anda tarih 08.08.07 ve ben bodrumdayım.

otobüs ile İstanbul’dan İzmit körfezine İzmit körfezinden bir vapura bindik. izmir’den de bodrum’a geldik. Bu yolculuk 12 saat sürdü.

Bodrum’a  geldiğimizde otel avına koştuk. Ve 55 liraya bir otel bulduk. Eee ucuz olduğuna şaşmamalı. Odada adım atacak yer yoktu yatak taş gibi, tuvaletinde sifonu çekilmiyordu. Sonra  10 adım ilerde bir otel daha bulduk. Bir apart otel. 700 milyon vermemize değdi.

Eee yemekleri de kendimiz yapacağız. Babam yemek almaya gidince annem şunları istedi:

1.  Menemen malzemesi
2.  Karpuz
3. Domates
4. Salatalık
5. Meyve
6. Ekmek
7. Zeytin

Sonradanda annem babama “ayyy tuzu unutmaman çok iyi oldu!” demeye başladı. Tabi denize de girdik. Plaj mavi bayraklıydı. Kano kiralamak için 3 gün bekledim. Ama en sonunda binebildim.

Kano 2 kişilikti. İskelenin altından geçmek zorunda kaldık. Kardeşimde bizimle gelmek istedi ve iskeleye iskelet demeye başladı. Ve en sonunda feribot ile evimize yani istanbul’a döneceğiz ama pazar günü.

Evet,gülegüle,goodbye,seyanora,ciao,çeuse ve adios.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA
OLYMPUS DIGITAL CAMERA
OLYMPUS DIGITAL CAMERA
OLYMPUS DIGITAL CAMERA
GÖKKUŞAĞI

GÖKKUŞAĞI

GÖKKUŞAĞI 

Arkadaşlar, bu hafta sizinle birkaç şiir ezberleyeceğiz.
İlk önce gökkuşağı şiirinden başlayalım.

GÖKKUŞAĞI

Şakır Şakır yağan bir yağmurun,
Ardından,
Gülümsedi bana birden,
Bulutların arasından.

Maviyi almış denizden,
Kırmızısı belli ki gülden,
Sarısı güneşten,moru sümbülden,
Peki laciverdi nereden?

Çimen gibi yeşili var
Güzel renkleri var,
Bir dağdan bir dağa uzar
Kaçma gökkuşağı.

Canım gökkuşağı,
Biraz daha kal,
Renklerini dört bir yana sal,
Bir yorgan ol bana renklerden.

Gidiyor musun
Hoşça kal o zaman,
Bir dahaki buluşmamız ne zaman
Sakın geç kalma nazlanma sakın renkleri al oradan buradan.

İşte bu şiiri 6-9 kere okursanyz ezberleyeceğinizden eminim! Çok kolay bir şiir ben beş kere okudum ezberledim.
Üçüncü kıtayı ezberlemek zor. Bir dakika lütfen, kardeşim beni çağırıyor.
Gitmeliyim.hoşça kalın.
Bir dahaki yazımda moda ile tanışıyoruz!